(Arada şunu da belirtmek yerinde olur ki Hz.Mevlânâ ne bir hikâye söyleyici, ne de masal anlatıcıdır. Belki Şark’ın kültür hazînelerinden seçip kitabına aldığı hikâyeleri, bir şifre gibi çözüp değerlendirerek kıssanın içindei hisse ile günlük hayâtın mes’elelerine ışık tutan hârikulâde bir terbiyecidir.
Öyle ki, halkalanmış sular gibi birbiri içinde açılan ve birbirini tamamlayıp bütünleyen Mesnevî hikâyelerinde, her okuyucunun kendini bulmaması ve bir aynaya bakar gibi bunların içinde kendini görmemesi, menfî ve zararlı taraflarıyla yüzleşip utanmaması imkânsızdır.)
Sâmiha AYVERDİ, Âbide Şahsiyetler
“Şu bir tarihi hakikattir ki; XII. Asır Anadolusu’nun kanlı ve buhranlı coğrafyası üstünde Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Yunus Emre gibi rehber ve önden gidici insanlar olmasaydı belki de dünyaya parmak ısırtan bir Osmanlı medeniyet ve hakimiyeti de olmazdı.
Şuna da inanmak yerinde olur ki, Fatih Sultan Mehmed’e gemilerini karadan yürüttüren, Yavuz Sultan Selim’e ordusunu geçit vermez dağlardan, kervan geçmez çöllerden aşırtan, Varna’ları, Kosova’ları, Mohaç’ları meydana getiren ve halkı fütuhat kadar medeniyet ufuklarında da seferber eden, hep o büyük velilerden sızıp kütlelerin kanına canına karışmış olan bu müşterek iman ve idealdir.”
Sâmiha AYVERDİ, Âbide Şahsiyetler