(A çocuk, a benim sevgili yavrum, tekrar ediyorum: hiç tereddüt etmeden ve hiç sıkılmadan anana söyle, yaz, halleş, derdleş..
O, bütün imkânsızlıklarına, günlerinin, hattâ saatlerinin çeşitli işler, meşgaleler tarafından işgal altında bulunmasına rağmen, işte dayanamadığı için, ne yapıp yapıp sana cevab vermek ibrâmından kendini alamıyor.
Fakat yazmasa da, üzülme, kuruntu etme.
Oğlum, bir insanın yetişmesinde tutulacak yol, onun bütünü ile alâkalanmak, bir vahdet olan insan varlığını kül hâlinde mütâlâa etmektir.
Binâenaleyh ben de senin en hurda teferruatınla bu yüzden alâkalıyım.
Zîra kendine ve dünyâya faydalı olmak istikametinde ilerleyen kimselerin, evvel emirde derbeder olmamaları maddeten ve mânen bir sistem sâhibi olmaları îcab eder.
Farazâ bir makinenin tek vidası gevşek veya bozuk olsa,
sâir aksâmın mükemmeliyetine rağmen, ya aksak işler ya da hiç işlemez.
Bu mukaddemeden maksadım şu ki, önümüzdeki müsâid günlerden istifâde ederek, evvelâ umûmî mâlûmâtını genişletmek, bâhusus Türkçeni kuvvetlendirmek lüzûmunu hissediyorum.)
29.3.1954
Yukarıda satırlar,
Sâmiha Annemiz’e şiirlerini gönderen edebiyat ve şiir meraklısı bir gence yazdıkları üçüncü mektuptan küçük bir bölümdür.
O’nun, vatan evlâtlarına nasıl değer verdiğine ve tanısın tanımasın, kendisine başvuran herkesle neden yakînen ilgilendiğine çarpıcı bir örnektir bu satırlar.
Ve Kendileri’nin hayat prensiplerinden birkaçı bu satırlarda karşımıza çıkmaktadır:
”Oğlum, bir insanın yetişmesinde tutulacak yol, onun bütünü ile alâkalanmak, bir vahdet olan insan varlığını kül hâlinde mütâlâa etmektir. Binâenaleyh ben de senin en hurda teferruatınla bu yüzden alâkalıyım.”
Bir diğer hayat prensibi ise, şu cümlede belirtilmiştir:
(Zîra kendine ve dünyâya faydalı olmak istikametinde ilerleyen kimselerin, evvel emirde derbeder olmamaları maddeten ve mânen bir sistem sâhibi olmaları îcab eder.)
O’nu, vefâtının yıldönümünde minnet, hasret ve şükranla anıyoruz. İnsanı insan yapacak bu prensipleri hayâtımıza geçirebilmemiz için himmetlerini niyâz ediyoruz.