Doğum Kontrolü ve Nüfus Planlaması-2
1965 yılında kabul edilen bu kanuna ve meclislerden geçişi sırasındaki tartışmalara göz atmadan önce bâzı sualler soralım;
bunları sormakla, “Nüfus Plânlaması Kanunu”nun aradan geçen -1965 ile 1977 arasındaki- on iki yıl zarfında Türkiye’ye hangi faydaları sağladığını, hangi zararları getirdiğini yahut ilerisi için tehlike arz edip etmediğini de açıklığa kavuşturmuş olacağız.
İşte basit birkaç sual:
Avrupa’da ve Amerika’da hiç de ucuz fiyata satılmayan doğumu önleyici ilâçlar, Türkiye’de neden bedava dağıtılmaktaydı?
Türk âilelerinden her birini çocuk sâhibi olmaktan vazgeçiren her sağlık hizmetlisine “prim” adı altında ve döviz olarak para ödeyen yabancıların bu gayretine, hangi sebepler öncülük etmiştir?
Türk hükûmetlerinin millî yâhut hiç olmazsa belirli bir nüfus politikası var mıdır?
Bugüne kadar -kendi iddialarıyla- dâima “Atatürkçü” hükûmetler işbaşına gelmiş olmakla berâber, bunlardan hemen hiç birisi, Mustafa Kemâl’in “Türkler, çoğalınız” emrine bağlılık göstermemiştir.
Ve bugün “aydın” geçinenler, bütün iddialarının yalandan ve istismardan ibâret bulunduğunu îlân edercesine, Atatürkçülüklerine de sünger çekerek Türkiye’nin nüfusunu çoğaltmamak, azaltmak üzere Batı’ya bendelik yapmaktadırlar.
Özel veya resmî kurumlarda, pankartlarla “fazla çocuk sâhibi olmayınız, filânca ilâcı kullanınız” gibi propagandaya hangi düşüncelerle, hangi millî inanç ve vicdan ile izin verilmiştir?
Ülkemizde “doğum kontrolü” konusu, neden baştan beri Marksistler tarafından işlenmiştir?
Büyük çoğunluğu dinî bakımdan İslâmiyet’i tercih etmiş insanların bulunduğu ülkemizde, mensubu olduğumuz dînin, doğumu önleme veya arttırma konusunda hangi hükümleri getirdiği dikkate alınmış ve alınmakta mıdır?
Bunun yanı sıra törelerimiz; örf-âdet-geleneklerimizin doğumları önleme yahut engelleme konusunda hangi görüşü benimsediği üzerinde durulmuş mudur?
Türkiye’ye olduğu gibi dünyânın hep de belirli ülkelerine çok nüfusluluğun tehlikeler arz ettiği empoze edildiğine göre, doğum kontrolünü teşvik etmenin sâdece ekonomik sebeplerden ileri geldiği doğru mudur?
Yoksa böyle gösterilen nüfus meselesinin altında tamâmen ideolojik ve siyâsî sebepler mi yatıyor?
Yâni yeryüzünü tehdit ettiği söylenen ve adına nüfus patlaması denilen konunun halli, neden sâdece az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden isteniyor?
İnsanlığın geleceğini “garanti altına almak” gibi bir yük(!), yalnızca geri kalmış ülkelerin sırtına vurulurken, gelişmiş ülkelerin durumu nedir?
Ve kısaca, Türkiye’nin gerçekten bir nüfus plânlamasına ihtiyacı var mıydı… Var mıdır?