Perşembe, Mayıs 1, 2025

Sefer-16

“Hakk’ı bilmek farz, dünyânın dedikodusu ise mekruhtur.”

Sâmiha AYVERDİ

Bugünkü toplum uyuşturucudan,

tecâvüzden, cinâyet ve intiharlardan yana büyük problemler yaşamakta, her türlü ahlâk bozukluğu her gün yeni ve daha da dehşet verici örneklerini sergilemektedir.

Bütün sıkıntı ve şikâyetlerimizin kaynağı, milletçe yaşadığımız ahlâkî düşüşten başkası değildir.

Peki, hiç düşünmüyor muyuz ki kaynağı ahlâk olan bu sıkıntıları gidermenin yolu, insanlarımızın ahlâkını güzelleştirmekten geçiyorsa; bunu bu ülkede hangi kurumlar yapacaktır veyâ yapmalıdır?

Acabâ böyle bir hastalığın varlığını görüyor ve bu teşhisi yaptıktan sonra tedâvisi için herhangi bir ihtiyaç hissediyor muyuz?

Hayır, hayır, hayır!

Dertleri def etmenin çârelerini hep yabancı düşünce ve inanç sistemlerinde, hep kendi dışımızda ve uzaklarda arıyor; reçeteyi yabancılara yazdırmak cinnetini gösteriyoruz.

Bu cinnet hâlinden, târihte gelmiş geçmiş en büyük ve uzun devlet tecrübesine sâhip tek örnek olan Türk Milleti’ni son asırlarda hangi çapsız siyâsetçilerin yönettiğini, hangi basîretsiz “târih bilmezlerin” kendilerini “devlet adamı” (!) diye bizlere yutturduğunu rahatça anlayabiliriz.

Üstelik, son yıllarda iyiden iyiye su yüzüne çıkan bir başka acı gerçek de şudur:

yıllardan beri bilhassa Türk Milleti’nin mensup olduğu dîne insafsızca saldıran ve her fırsatta mâneviyata kara çalıp aşağılayan zümreye karşı bir îtiraz başlamış; yıllardır sessizliğini koruyup sabır çeken büyük bir inanmış kitle, -siyâsî gelişmelerin ve oy kullanma tercihlerinin sonucu olarak- âdetâ yılların acısını çıkarmaya azmeder bir tavır takınmıştır.

Ne var ki bu tavır, aslâ bizim tasvip ettiğimiz bir özellikte değildir ve millet-devlet menfaatine uygun olduğunu söylemek imkânı yoktur.

Yarınlarımız için belki de en büyük tehlike, işte budur.

Gerek içeriden ve gerekse dışarıdan pompalanıp milletin önüne yeni bir “İslâm” modeli konmuş…

Dünkü zerâfetimize hiç yakışmayan, dînin özünden, doğrularından ve inceliklerinden habersiz, en başta kadın erkek ayrımına önem veren, şekilci ve kökü bizde görünüp, dışarıdan yönetilen bir din; topluma çeşitli yollardan benimsetilmiştir.

Üstelik, neredeyse bütün yayın organlarında “cemaat” sözü yerine, “tarîkat” yakıştırmasının yapılıyor olması ayrı bir iftira ve terbiyesizlik örneğidir.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
Benzer Yazılar

Sefer-30

Sefer-29

Kurtuluşa Doğru Koş

- Advertisment -

Popüler Yazılar

error: Muhtevâ korumalıdır!