“Rasûllullah bir saat tefekkür, bir sene ibâdetten efdaldir, diyor. Yâni bir saat yokluğunu tefekkür bir sene varlık içindeki ibâdetten efdaldir. Çünkü fakr öyle bir yokluktur ki, onun varlığa ihtiyâcı yoktur. ” dedikten sonra Hz. Ken’an Rifâî :”Hulûs ihlas ne demektir Münire Hanım?” diye sordu.
“Her şeyi Allah için yapmaktır. Bu nasıl olur? Meselâ yemek yiyiyoruz, su içiyoruz, uyuyoruz… derseniz, ben bu yemeği, bu suyu kuvvet bulup Allah’ıma ibâdet etmek, onun yolunda bulunmak için yiyip içiyorum. Uyuyorum, dinlenip daha zinde olarak yine Hakk’ın yolunda bulunacağımı düşünüyorum.
Hulâsa, her ne yaparsan Allah için, hep o niyetle yapmalısın. Çünkü kul için her ne yaparsan riyadır.”
Ken’an Rifâî ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık
Münîre Hanımefendi:
– Efendim, bir hoca vaaz ederken demiş ki: Eğer bir kimse sabah namazına kalkmak üzere yatar da sonra bu niyet ile uyuya kalırsa Cenâb-ı Hak o namazı kılınmış gibi kabul eder.
– “Eder elbet, zira iş niyettedir. Amel, niyet içinde gizlidir, buyurur Resûlullah. Meselâ sen bana bir hediye vermek istiyorsun. Amma getirirken bu hediyeyi düşürüp kırıyorsun. Mühim olan, senin niyetindir. Onun için de ben o hediyeyi getirilmiş gibi kabul eder ve memnun
olurum. Biz kul iken böyle kabul ediyoruz da, Allah niçin kabul etmesin?
İş hulûsta samimiyettedir. O olmadıktan sonra zâten işlediğin amelin kıymeti olmaz. Beni evlâdım menfaati için severse memnun olur muyum hiç?”
Hocamız, İzmir’e gidip dönen birisine, bu yolculuğunun nasıl geçtiğini sordu. Yolcu da, hem giderken hem gelirken çok sakin bir havada ve dalgasız, fırtınasız bir denizde seyahat etmiş olduğunu anlattıktan sonra:
-Dümdüz bir deniz insana teslimiyeti hatırlatıyor! dedi.
– “Hakka teslim olmak, âsûdelik, rahatlık ve saadet zamanlarında belli olmaz. Asıl teslimiyet, fırtına ve felâketlerde olur!”