10 Nisan 1919’da asılarak idam edilen Kemâl Beğ,
Boğazlayan’da kaymakamlık yapıyordu. Böylece 10 Nisan kahredici bir cinâyetin târihi olarak hâfızalara kazınmış oldu..
Devlet idâresini çocuk oyuncağı zanneden bir grup mâcerâperestin, pâdişahı çeşitli entrikalarla devirip işbaşına gelmelerinden hemen sonra, başımıza bin türlü gâile açılmış; akla hayâle gelmeyen kayıplar yaşanmıştır.
İşte bu kayıplardan sâdece “küçücük”(!) biri de üstte sözünü ettiğimiz cinâyettir.
Devlet, kendi memurunu katletmiştir.
Devletin memuru dediğimiz cinâyet kurbânı Kemâl Beğ, Boğazlayan’da kaymakamlık yapıyordu.
İttihat – Terakkî Hükûmetinin çıkardığı meşhur Tehcir Kanunu’nu kendi sorumluluk bölgesinde uygulamaktan; yâni vazifesini yapmaktan başka bir suçu yoktu.
Merhum Kemâl Beğ’i, Ermenilere zulmettiği gerekçesiyle mahkemeye verip yargıladılar ve özetle “günah keçisi” ilân ederek, astılar.
Kemâl Beğ, duruşma sırasında, hâkimler hey’etine karşı:
(İddia makamının da isteği üzerine kurbanlar verilmesi bir siyaset gereği ise, bu kurbanın başkası olması gerekirdi.
Siz, kurban seçmekle değil; ancak hak ve adâletle hüküm vermek gibi vicdânî görev taşıyan bir yüksek hey’etsiniz.) demişti ve Mahkeme Başkanı Hayret Paşa, bu sözlerden etkilenerek gerçekten de vicdânının sesini dinleyince; Sadrâzam Damat Ferit Paşa kendisini bu vazifeden aldı ve Hayret Paşa’nın yerine Kürt Mustafa Paşa’yı tâyin etti.
O da görevini(!) lâyıkıyla yerine getirerek; devletin memuru olan bir kaymakamı, devletin çıkardığı kanunları uygulamaktan (!) suçlu bularak idama mahkûm etti.
Bu karârın böyle çıkması için en başta İngilizler baskı yapıyordu.
Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi bu baskı karşısında direnecek adam değildi ve fetvâyı verdi. Tek engel, Sultan Vahdettin kalmıştı. İdam fermânını imzalamayacağından korkan Damat Ferit, saraya koşup, türlü entrikalarla pâdişâhı iknâ etti.
Kendi devletinin iftirâsına uğrayan öz be öz Türk evlâdı Kaymakam Kemâl Beğ; bütün geleneklerin aksine; akşam, hava kararırken ve halkın itiraz sesleriyle: “kahrolsun böyle adâlet!” nidâları arasında, darağacına çıkarıldı.
Son söz olarak:
-Türk milleti’ne çocuklarımı emânet ediyorum. Allah, vatana ve milletime zevâl vermesin!-
Diyen Kemâl Beğ’in sesine karşılık, İngiliz Muhipleri Derneği Başkanı ve Osmanlı Devleti’nin Danıştay Başkanı Sait Molla denilen bahtsız, öfkeyle bağırıyordu:
-Söyletmeyin bu alçak herifi! Hemen asın bu köpeği!
İstanbul’un Bayezid Meydanı’nda bunlar cereyan ederken; elinde sefertasıyla hapisteki oğluna yemek götüren yaşlı bir baba, kalabalığın neden toplanmış olduğunu birisine sordu. Aldığı cevapla oracığa yığılıp, kaldı. Çünkü…
O ihtiyarcık, Boğazlayan Kaymakamı Kemâl Beğ’in babasıydı.