Milleti yönetmeye kalkışmış,
fakat kendini idâre etmekten âciz bir sürü “mahalle kabadayısı” ve onların ağız dalaşını haber diye bizlere ulaştıran “milletten bîhaber” medya gürûhu!
’Şerefliyim! Şerefsizsin!” kavgasını bu kabadayılardan ve taraftarlarından birisi kazansa; Türk Milleti herhangi bir şey kazanacak mıdır veyâ bu seviyedeki -daha doğrusu DEREKE’deki- kimselerin millete kazanç sağlayacağı düşünülebilir mi?
Üstelik kabadayılıkları yalnızca Türk’edir ve ülke dışında da hiçbir “raconları” yoktur.
Meselâ, kesebildikleri racon, Türk çiftçisinedir; garibanlaradır.
Bunun adına Türkçe’de net olarak “ev kabadayısı” derler; hâne halkının dışında ağızlarına vur, lokmalarını al! Nasıl olsa ağızlarından alınan lokma milletin lokmasıdır.
Bu durumda gazeteler okunmaz, televizyonlar seyredilemez; politikacıların büyük çoğunluğu ciddiye alınamaz olmuştur. Neden?
Seviye mes’elesi!
Arının biri, diğer bir arıyı şikâyet için Arı Beyi’ne gitmiş:
-Efendim, demiş, bu arkadaş ben uçarken hep yolumu kesiyor! Kendisinden dâvâcıyım.
Arı Beyi, tebessümle karşılık vermiş:
“-Seviyeni yükselt!”
Eğer ayak takımının ağız dalaşına rağbet etmeyecek bir karaktere sâhip; memleketin sayısız derdine çâre arayan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin devam ve bekası için yüreği yananlardan iseniz; “aşağılarda ve aşağılıklarda” işiniz yok demektir.
Devir onlarınsa memleket bizim deyip, daha da yükseklere tırmanmanız gerekmektedir vesselâm! Tabiî sizi hayatta bıraktıkları sürece…