(İbiş İbrişim, cehennemin en dibinden bildiriyor)
-“Sayın seyirciler, görev gereği bulunduğumuz olay bölgesinden, ben ve ekip arkadaşlarım sizlere saygılar sunuyoruz. Kameraman Esat ECELİGELMİŞ ve ulaşım elemanımız Niyâzi HODRİMEYDAN’la birlikte, vatansızların ipliğini pazara çıkarmaya bütün gücümüzle devâm ediyoruz.”
Türk Şâiri(!)
İşte Türk Şâiri(!) yâhut İstanbul Şâiri(!) diye bizlere yutturulmaya çalışılan adam, aslında Türk bile değil! (Kaynak: İstanbul’un Nazım Plânı isimli kitap)
Evet… Nâzım Hikmet’in “geçmişine” dâir en sağlıklı bilgiye ulaştık ve sizlerle paylaşıyoruz: O, resmen bir Alman. Dedesi Ludwig Karl Friedrich Detroit, 1827’de Almanya’da doğmuş. Âilede geçimsizlik diz boyuymuş ve bu oğlan çocuğu, Karl Detroit adıyla bir yetimhâneye verilmiş.
Nâzım’ın Dedesi Karl Detroit
Nâzım’ın Dedesi, 12 yaşındayken oradan kirişi kırarak, Hamburg Limanı’ndan kalkan bir gemiye atlamış ve gemi onu İstanbul’a getirmiş. Kız Kulesi yakınlarında denize atlayan veledi, kulenin bekçisi boğulmaktan kurtarmış.
Daha sonra da Sadrâzam Ali Paşa bu oğlanı himâyesi altına almış. Kendisine böyle bir koruyucu bulan oğlan, adını değiştirerek Mehmet Ali ismini alıvermiş. Peşinden de ver elini Harbiye…
Harbiye’den mezun olup, Kırım ve Bosna, Karadağ savaşlarına katılmış. Kendisine paşalık verilir ve işte bu Karl Detroit, Mehmet Ali Paşa ismiyle 1876’daki Berlin Antlaşması’nda Devlet-i Âl-i Osman’ı temsil eden hey’etteki üç kişiden biri oluverir.
Bundan sonra Nâzım’ın Dedesi’nin işleri karışır. Çünkü devlet tarafından Arnavutluk’a gönderilen Karl Detroit –takma adıyla Mehmet Ali Paşa- Müslüman halkı tahrik eder. Hıristiyanların haklarını korumaktan geri durmaz ve Kosova’nın Gjakova kasabasında linç edilir.
(Kendisiyle bizzat burada tanıştım, Nâzım’ın sağındaki saçı sakalı birbirine karışmış şahıs, Nâzım’ın öz be öz dedesi Karl Detroit’tir; solunda duran ve çoban kepeneğine bürünmüş vaziyetteki üşüyen sakallı da bir diğer Karl yâni Karl Marks’tır.)
Karl Detroit’in -yâhut M.Ali- dört kızı var ve işte bunlardan biri olan Leylâ’nın da Celile adı verilen kızı Nâzım’ın anası! (Nâzım’ın ve anasının gerçek adları bilinmiyor.)
Evet sayın seyirciler… Gelelim şimdi Nâzım’ın hısım akrabâsından bâzı isimlere yâni Karl Detroit -veya M.Ali-‘nin torunlarına; Sabahattin Ali ve Oktay Rıfat, sonra M.Ali Aybar da aynı soydanmış meğerse!
Gülü târife ne hâcet, ne çiçektir biliriz
Hani Türkçemizde şöyle bir deyim vardır: (Gülü târife ne hâcet, ne çiçektir biliriz) derler. Hattâ bâzen de (Ben senin geçmişine tüküreyim) derler. Böylelerini Türk çocuklarına “melek gibi” veya -üzerinize âfiyet- Türk diye göstermeye çalışan; Türk Milleti’nin parasıyla kitaplar bastıran, onları övüp göklere çıkartanların kulakları uğuldasın!
Bilmem, şimdi anlaşıldı mı Vehbi’nin kerrâkesi*?
*Eskiden giyilen ince softan hafif ve dar bir üstlüğün adı olup “işin iç yüzü anlaşıldı, amaç belli oldu” anlamına gelen “şimdi anlaşıldı Vehbi’nin kerrakesi” deyiminde geçer.
Vehbi adında bir kadı’nın, çapkınlığa gittiği evi basan zaptiyeler, kadı’nın kerrakesini görünce “Anlaşıldı Vehbi’nin kerrakesi” derler. O gün bugündür bu söz halk arasında, “işin iç yüzü meydana çıktı” anlamında sonradan gizli yanı ortaya çıkan olayları anlatmak için kullanılagelmiştir.