Hazret-i Mevlânâ, 6 Rebîülevvel 604’de yâni bugünkü takvime göre 30 Eylül 1207 târihinde doğmuştur.
O, insanlık âlemine Hakk’ın bir gülümsemesidir
Gönül Erleri’nden birinin “O, insanlık âlemine Hakk’ın bir gülümsemesidir” diye ifâde ettiği Mevlânâ’nın doğduğu yer, Horasan’ın Belh şehridir.
Bu yüzden “Belhî” diye anıldığı gibi, oradan âilesiyle Anadolu’ya gelip yerleştiği ve yaşadığı için daha çok “Rûmî” adıyla anılır.
Arapça “Mevlânâ” ünvânı, O’nu yüceltmek amacıyla söylenmiştir ve anlamı “Efendimiz” demektir.
Gerçekten de Hazret-i Mevlânâ Allah’ın insanlara bir lûtfu, bir tebessümüdür.
Çünkü son derece ümitsiz denecek durumda bulunan Anadolu insanı, O’nun ortaya çıkışıyla kendisine bir ümit kapısı bulmuş; zor ve çâresiz hâldeki kitleler âdetâ îman tazelemişlerdir.
Bugün de Hazret-i Mevlânâ’ya o dönemdeki kadar ihtiyâcımız olduğu açık bir gerçektir.
Bir rubâisinde:
“Beni yabancı sanmayınız, ben bu mahalledenim. Sizin mahallenizde evimi arıyorum. Her ne kadar düşman görünüyorsam da düşman değilim. Her ne kadar Hintçe söylüyorsam da aslım Türk’tür.” Diyen O’nu okuyup anlamak ve nasiplenmek gerektiğine inanıyoruz.
Ayrıca,
Kütahyalı olmanın bizlere yüklediği bir başka sorumluluk daha bulunuyor ki o da Hazret-i Mevlânâ’nın torunlarından Ergun Çelebi’nin bugün “Dönenler Câmî” olarak isimlendirilen Mevlevîhâne’de yatıyor olmasıdır.
Yâni Kendileri’nin ifâdesiyle O, “bizim mahallemize zâhiren de gelip yerleşmiş”tir. Bu mânevî ve târihî mîrâsa lâyık olmak niyâzıyla bütün hemşehrilerimizi saygıyla selâmlıyor; “Aşk Sultânı Hazret-i Mevlânâ”nın mânevî huzûrunda hürmetle eğiliyoruz.