(…Görücü gözü olanlar, mânâyı görebilenler, gaybı görebilenler Hazret-i Muhammed’in (S.A.S.)’ın maddesinden iç güzelliğine bakarlar ve bütün maddî nîmetler üzerinde O’nun nûrunun yayılışını, heybet ve sâbitliğini, tebessüm ve müjde oluşunu seyrederler.
Ve hakkıyla bütün bu özelliklerinin Allâh’ın Zü’l-Celâl ismiyle tecellîsi olduğunu anlarlar. Bilirler ki Peygamberimiz maddede, mânâda, harekette, sükûnette Cenâb-ı Hakk’ın idâresindedir. O’nun kendi kendine yaptığı hiçbir şey yoktur. Zîra O, kendisini sevk ve idâre eden Zât’ı yâni Yüce Allah’ı ispat için yokluğa bürünmüştür. (Hazret-i Rifâî, el-Bürhânü’l-Müeyyed,s.161)
Kardeşim! Sana Allah’a karşı takva sahibi olmanı ve O’nun Rasulü sünnetine tabi olmaını tavsiye ederim.
İlim dünyada şeref ahirette ise izzettir.
İki lafız varki onlar dine zarar verir: Vahdet-i vücud iddiasında bulunmak ve nimetin anlatılmasında haddi aşan sözler sarf etmek.
Şeriata ters düşen her şey zındıklıktır.
Sofi temiz kalplidir kimseye karşı kendisinden bir üstünlük görmez.
Hazret-i Rifâî, el-Bürhânü’l-Müeyyed