Semîha Hanım:
-Külle âşık olan kullardan bahsedilirken, âşık, kahrı lûtfu bir bildikten sonra, kendi kendisinin aşkını talep eder; kendi kendisine âşık olur, buyrulmuş.
-“Tabiî… çünkü o vakit, kul Allah’tan, Allah da kuldan râzı olmuş olur.
Rızâ ne demektir? Nefsin ihtiraslarından geçmek demektir. Şu halde nefs kalkınca, âşıkın da mâşuk olması tabiîdir. Ortadan perde kalktı mı cânânın nûru onun nûru olur.
Onun nûru da cânânın nûru olur. Mürit iken murat, tâlip iken matlup, habip iken mahbup olmuş olur.
İşte bu seviyeye ulaşmış olan büyüklerin ilk zamanlarındaki kemalde sonraki hallerini mukayeseye kalkışan kısa görüşlüler ve ham ervahlar, inkâra düşerler, îmanlarından olurlar.”