İlim Hakîkatin Posasıdır
“…bilmiyor musun biz dünyâdan öğrendiğimizi gene dünyâya salarız; ilim hakîkatin posasıdır, ne çâre ki bu cihanda sırf onunla gıdâlananlar var.
Ben ilmi, yalnız o nafakayı arayanlar için dağarcığıma yükledim. Senin gibi kulağıma fısıldanan gayb dalgalarını âleme söyleyeyim de bana da mı deli desinler? “(107.s.)
’Küfrü îman, îmânı küfür yerine koymayan tam Müslüman olamaz.
Yâni, “ben” demekle kendimize vücûd veriyoruz; halbuki bu vücûd hakîkatte mevhum olduğu için onu var zannetmekle küfretmiş oluyoruz.
Fakat mevhum olan varlığımızı atar da, o sûret perdesinin gizlediği var olan aslî hüviyetimizi görürsek, o zaman küfrü îman yerine koymuş oluruz.”
“…Hülâsa en büyük küfür, kendi vücûdumuzdur; onu silmedikçe îman saâdetine kavuşamayız ve Tanrı’dan başka Tanrı yoktur sözünü söylemiş olamayız.
Ne acı şeydir, kendine, kendinden yakın olandan uzak kalmak!
Biz, kendimize yaklaşmak ve bulmak için dünyâya geldik. Aradığımız, bizden uzak değil ki… Halbuki onu kimimiz servette, kimimiz şöhrette, kimimiz şehvette zannetmişiz.
Eğer kendimizdeki varlıkları bulsaydık, dışarıdan gelecek kıymetlere ihtiyâcımız kalmazdı ve o zaman, müstağnî olduğumuz bu varlıklar kendi kendine bize gelirdi.
İnsan, nasıl acınmaya lâyık olmaz ki, kadrinin büyüklüğünü bilmez de, emri altında olması lâzım gelen meyillerin, arzuların emrine girer ve onlara tapar. Halbuki kâinatta hiçbir şey yoktur ki o insanda olmasın…”(114.s.)
(*) Roman, Yazarı: Sâmiha AYVERDİ, Kubbealtı Neşriyâtı:100, İlk baskı:1943