Onun terbiyecilik vasıfları üzerinde dururken dikkat etmemiz lâzım gelen hususlardan biri de şudur:
Ken’an Rifâî hayâtı boyunca kabullendiği irşat işinde din ve îman unsurlarından bilhassa faydalanmıştır.
Zîra ona göre hakîkî îmanlı adam, içtimâî âhengin en güvenilir unsuru ve en sağlam emniyet supabıdır.
İnsanlığın hudûdu, mezhebi, milleti olmadığına göre bu gökkubbenin altında bel bağlayabileceğimiz sîmâ, hakîkî ve samîmî îman sâhibinin yüzüdür.
Bundan dolayı da Ken’an Rifâî vicdânî hayâtın kurulma ve gelişmesinde ve insanoğlunun seciyesini işlemekte dîni, her zaman sözü geçkin bir mevkîde görmüştür.
Hayat dramının her zahmetini, her müşkülünü tebessümle kolaylaştırmasını bilen bu büyük insan,
yeis ve ümitsizliğe demir atmış kimseleri, şüphe ve zan vâdîlerinde şaşırıp kalan bahtsızları, yumuşak ve sıcak bir îman havası içinde gevşetmiş, ayıltmış, kendilerine getirmiştir.
Fakat onun yapıcı ve yaratıcı zekâsı asırlar boyunca siyâsî, içtimâî, coğrâfî sebepler ve taassup sûikastleri ile kalıplaştırılmış din teorileri üzerinde kuluçka yatmamış, bilakis, kabuğu kırıp cevheri ışığa çıkarmıştır.
Ken’an Rifâî ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık, 2003,s.135-136
Mesnevî’den: Saâdet, dünyâyı dünyevîlere bırakmak ve rızâ ve teslîmiyetten ibâret olan bir hırka bir lokmaya kāni olmaktır, mânâsına gelen beyit okundu.
Bu beyti bize şöyle tefsir etti.
“Evet, hırsın tepelenince saâdet yüz gösterir ve hırs kalkarsa, dünya didişmeleri nihâyet bulur. Dervişlerin bir hırka, bir lokma dedikleri, rızâ ve teslîmiyettir. Yoksa aç kalmak, çıplak gezmek demek değildir. Ye, iç, gez, yürü, giyin!
O yediğin yemeklerle bu rızâ lokmasını bulduktan ve giydiğin elbiseler içinde yokluk hırkası ile olduktan sonra niçin bunlardan vazgeçesin? Elverir ki onlarda da Hakk’ın tecellîsini göresin.
Gez, yürü… fakat yâr seninle olsun. O temâşâ olunan güzellikler de yârin güzelliğinden bir parçadır. İş yokluktadır. Onu hâsıl ettikten sonra ne istersen yap.”
Ken’an Rifâî ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık, 2003,s.429
