Cuma, Nisan 26, 2024

Kendime Mektuplar-10

Dostum!

Bana: “Sen değiştin… Hem çok değiştin” demişsin.

Mektubun, bendeki değişikliği isbâta çalışan cümlelerle dolu. Fakat cancağızım, buna lüzum yoktu. Yâni ben, değiştiğimi kabûl etmem de, sen kalkar, bunun aksini isbatlayan belgeleri ortaya dökersin. İşte bu yüzden lüzum yoktu diyorum. Ben, inkâr etmiyorum, hattâ bu değişiklikten hoşlanıyorum.

Benim asıl merâk ettiğim husus, bendeki değişikliği senin nasıl karşıladığındır.

Önemli olan, bu!

Diyelim ki ben, senin sırtında bir blûz yâhut yelek gördüm, beğendim. Hemen sorarım:

-Nereden aldın? Kaça aldın?

Sana çok yakışan, seni daha da güzelleştiren bu kıyâfet, seni değiştirmiştir ve ben de bunun benzerinden veyâ aynısından edinmek istiyorumdur.

Değişiklik, iki türlü olur.

Biz, güzelliğe doğru olan değişmeyi ele alıyoruz.

Sen, o kıyâfeti ünlü giyim mağazalarından birinden satın aldığını söylüyorsun; fiyatı da şu kadardır, diyorsun.

Mağaza ve marka ismi hattâ fiyatın pahalı oluşu, bu devirde insanları esir alan faktörler. Acabâ ben,”nereden aldın? Kaça?” diye sorarken; ezbere ve modayı kovalamak gâyesiyle mi soruyorum?

Yoksa seni kıskandığım için mi? Veyâ tastamam seni daha güzel, daha şık gösterdiğine kanaat getirdiğimden mi soruyorum?

Yâni temelde bir rahatsızlık söz konusu mu, değil mi?

Gıpta etmekten, takdîre ve kıskanmaya kadar pek çok duygu devreye girebilir. Ama ben, senin hiç de art niyetli olmadığını kabûle mecbûrum. Daha doğrusu, o sualleri soran ben isem; sen, bende art niyet aramamak zorundasın.

Meşhur ve pahalı mallar satan mağazaların bir çorabı veyâ bir eşarpı bile dikkat çeker ve insanı değiştirirken; bendeki, maddî olmayan herhangi bir aksesuarın, bende değişiklik yaptığını fark etmene ne diye şaşmalı?

Kaliteli eşyâlar, elbette göz kamaştıracaktır.

Şu da var ki; ünlü ürünleri satan mağazalara girdiğinde, sana yakışsın veyâ yakışmasın, tezgâhtarlar en pahalı malı satmanın gayreti içindedir. Aralarında çok azı, o ürün gerçekten sana yakışıyorsa, daha hesaplı ve ucuz olanı tavsiye eder.

Hâlbuki, beni değiştiren dükkânda böyle bir şey aslâ söz konusu değil! Bu mağazaya gelen müşteri ister fakir, isterse zengin olsun; ona: “şunu beğendin mi?” diye sormuyorlar da…

Dar gelmeyeceği, bol gelmeyeceği, buranın tezgâhtarları iyi biliyor; bulup getirip sırtına giydiriyorlar.

Renk, desen, model… hepsi, hepsi sanki çok önceden plânlanıp hazır edilmiş.

Sen, müşteri olarak bilmiyorsun da, onlar sana ne giydireceklerini çok iyi ve isâbetle biliyorlar.

İşte ben de böyle bir dükkândan alışveriş yapmaya başlayalı beri, değiştiğimin farkındayım.

Yeni bir şey giyen, hemen aynaya bakmak ihtiyâcındadır. İş, aynaya bakıp: “bu, bana yakışmadı” dememekte.

Şimdi sana tekrar soruyorum:

“Benim değişmemi doğru mu buluyorsun, yoksa yanlış mı? Özenmek, gıpta etmek hattâ kıskanmak da olabilir; yadırgamak ve tenkîd etmek de…’

Söz, davranış, düşünce veyâ duygu olarak bende gördüğün her değişme; aslında benim malım olmayan geçici kıyâfetler. Bugün onların üzerimde iğreti durduğunu biliyorum, fakat zamanla her birini kendime yakıştıracağıma da inancım tam.

Bunu, bir erkeğin tıraşına da benzetebiliriz.

Yâhut, bir kadının makyajına veyâ saç şekline…

Sakalsız iken sakallı gezmeye başlayan bir erkek de değişmiş sayılır. Tıraşına îtinâ göstermeyen bir adam, muntazam sakal tıraşı olmaya başlamışsa, işte bu, müsbet mânâda bir değişmedir. Bunun tersi de değişmedir ama, negatif değişmeler -yâni geri gitmeler-bizi ilgilendirmiyor. İyiye, güzele, doğruya yönelmeyen…

İleri değil de geri hedefleri amaçlayan değişiklikler ilgi alanımıza girmemeli!

Peki, düzensiz ve bakımsız bir kadın yâhut gene aynı durumdaki bir erkek, şu veyâ bu sebepten saçını, sakalını temiz ve bakımlı hâle getirince toplum içinde nasıl değer kazanıyorsa; huy veyâ ahlâk olarak kendisindeki düzensizlikleri; kirli, dağınık ve çirkin gösteren unsurları, bir usta berberin makasına, tarağına bırakan insan da güzelleşmez olur mu?

Ve bu kimseye sormazlar mı: “Hangi berbere gittin?” diye…

Güzel ve özenli kuaförler var piyasada, bunların müşterisi çok.

Herkes birbirine onları tavsiye ediyor.

Eğer: “Sen değiştin, hem çok değiştin” diyorsan… blûz, gömlek, kıravat, çorap veyâ tıraş olarak bende emânet görüp özendiğin her şeyin kaynağını sana da gösterebilirim.

Ama meşhur ve pahalı markalara düşkün; adı pek yaygın kuaföre gitmekle çevrene caka satma meraklısı isen, sana söyleyecek fazla lâfım yok.

Çünkü gösterişsiz ve tabiî öyle dükkânlar biliyorum ki, aradığım şey yalnızca oralardadır. Dıştan bakıldığında viran ve köhne zannedilen öyle evler gördüm ki, en mes’ud insanlar oradadır.

Öyle sıradan çeşmelere rastladım ki; suyu, böbrek ağrısı çekenlere şifâ olarak akıyor.

Sen, neyi arıyorsun?

Bana bunu söyle!

Neyin sancısını çekiyorsun? Bir sancı çekiyor musun? Böbreğinde taş mı var? Dişinde çürük mü?

Berberinle övünmek için mi saçımla ilgileniyorsun? Yoksa, eşarptaki logo ile dikkat çekmek hevesinde misin?

Evet… “Sen değiştin!” demek, bunların hangisine giriyor? Lûtfen bildir.

Selâm ve sevgiler.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Rıza Tekin UĞUREL
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
Benzer Yazılar
- Advertisment -

Popüler Yazılar

error: Muhtevâ korumalıdır!